SENSİZ KALMAK
Bir korku, bir iç çekiş,
Bir gürültü,
Birkaç el sallayış,
İçimdeki acı buruklukla,
Arkadan bakış.
Sonra ta içimden gelen,
Herkesten gizlediğim,
Birkaç damla yaş.
Sen gittin…
Ankara çölüne bıraktın beni.
Yalnız kaldım.
Korkuyorum…
Bütün gürültüsüne rağmen
Sessiz,
Bütün kalabalığına rağmen
Issız Ankara.
Sen yoksun,
Ellerin yok,
Gözlerin yok,
İnsanlar çoktan yok oldu.
Ve,
Ankara’yı yitirdim.
Sokaklar ne kadar çirkin,
Rüzgar ne kadar deli,
Ya bulutlar…
İnsaf edin, açın önümü ne olur?
Ben uzaklara, uzaklara
Bakacağım bu günler.
Yanımda kimse kalmadı.
Sen gittin.
Uzaklardasın.
Düşünemiyorum,
Düşünemiyorum kendimi,
Ateşim var, hastayım.
Korkuyorum, korkuyorum yalnızlıktan.
Oysaki çok severdim yalnızlığı.
Yıldızlar bile saklıyor seni benden
Rüzgar ters yöne götürüyor kokunu.
Saçlarını savuruyor mu havaya, havaya?
Deniz mi kucaklıyor,
Benim yerime seni?
Gülüp eğleniyorsundur umarım.
Ya ben.
Elimde kalem,
Dudağımda izmarit,
İçime, içime dolan yaş,
Ah bulabilsem bir taş,
Kırabilsem şu başımı.
Sonra oturup ağlasam saatlerce…
Sen gittin,
Sen oksun.
Eğlen ne olur eğlenebildiğin kadar.
Gül ne olur gülebildiğin kadar.
Düşünme beni.
Bana varsa eğer,
Acıyan acısın…
Osman Niyazi Müftüoğlu